Tuesday 16 May 2023

Kendinizi mutlu ve güvende hissediyorsanız, herhangi bir arazi EV olabilir

Kendinizi mutlu ve güvende hissediyorsanız, herhangi bir arazi EV olabilir

 Irkçılık nereden kaynaklanır ve hayatın farklı aşamalarında azınlık kültürlerinden gelen insanları nasıl etkiler? Irkçılık söz konusu olduğunda analiz edilebilecek çok sayıda unsur vardır, ancak beni bu satırları yazmaya iten şey, entegrasyonu çevreleyen şey ve kişinin Öteki'ne ilişkin algısıdır. Ayrımcılığın coğrafi sınırları yoktur, dünyanın her yerinde reddedilme ve izolasyon, utanç ve yönelim bozukluğu yaşayan insanlar vardır. Aslında ırkçılık bize öğretildiği gibi korkudan doğmaz. Bir insan kim olduğu için değil, medya, okul, aile ve sosyal kültürün bizi inandırdığı şeyler yüzünden ayrımcılığa uğrar. İnsanları nefrete iten, Diğerlerinin kalıplaşmış fikirleri değil gerçek bir öz imaja sahip olmalarını engelleyen genellikle yanlış bilgilerdir. Kendilerini ifade etme imkanı olmayan görünmez insanlar zulüm görür, alay edilir, görmezden gelinir, günlük yaşamdan, bilgi dünyasından, hükümet, siyasi, kurumsal ve entelektüel güçlerden dışlanır. Okulda, baskın eğitimle ilk temas, azınlık kültürlerinde psikolojik, dilsel ve sosyal bir travmaya neden olur. Çocuklar korku, öfke veya güvensizlik gibi olumsuz duygulara yol açan bir aşağılık duygusunu içselleştirirler. Bir çocuk okula gitmeye başladığında, kendi ana dilinde düşünme, konuşma, kavramları bir araya getirme, yargılar oluşturma ve muhakeme etme biçimi geliştirmektedir. Bu nedenle, ayrımcılığa uğramamak için kendi kültürünü inkar etme yoluna gidebilir ve farklı olarak işaret edilmenin damgasından kurtulmak için özgün kimliğini terk edebilir. Ancak özgürleşme sürecinde, egemenlerin tercih etmediği tarihi yeniden keşfederiz. Her şeyden önce belirli sorumluluklara cevap vermek zorunda kalmamak için ertelemek. Zalimler, azınlık kültürlerini sürme ve yok etme planlarını sessizce sürdürmek, soykırım ve şiddete başvurmak ve kısır milliyetçiliği serbest bırakmak için kaybolma estetiğini kullanmışlardır. Ancak diyalog, azınlık kültürleri hakkında doğrudan bilgi sahibi olma ve onları anlama yoluyla, geçmişin sadece zihinsel değil aynı zamanda fiziksel engellerini de aşmak mümkündür. Aslında, ata toprakları ve dolayısıyla bu topraklarda yaşayan insanların hayatları, bir veya daha fazla modern devletin ekonomik veya siyasi çıkarları tarafından sıklıkla tehdit edilmektedir. Ancak, çok uluslu bir devlete inanarak veya ulusal sınırların ötesinde halklar arasındaki birliğin bir metaforu haline gelerek, küresel bir vatandaşlığın inşası için çalışabiliriz. Hayata, kendimize ve Başkalarına yönelik bitmek tükenmek bilmeyen bir merakla hareket edersek her şey dönüşür.


Were does racism arise from and how does it impact people from minority cultures at different stages of life? When it comes to racism there are a multitude of elements that could be analysed, but what prompted me to write these lines is what surrounds integration and the perception one has of the Other. Discrimination has no geographical limits, anywhere in the world there are people who suffer rejection and isolation, shame and disorientation. Indeed, racism is not born out of fear as we are taught. A human being is not discriminated against for who he is, but for what the media, school and family and social culture lead us to believe. It is often inaccurate information that drives people to hate, preventing Others from having a real, not a stereotyped, self-image. Invisible people, who do not have the possibility to express themselves, are persecuted, ridiculed, ignored, excluded from everyday life, from the world of information, from governmental, political, institutional and intellectual powers. At school, the first contact with the dominant education causes a psychological, linguistic and social trauma in minority cultures. Children internalize a feeling of inferiority that generates negative feelings, such as fear, anger or insecurity. When a child starts attending school, he is developing a way of thinking, speaking, incorporating concepts, constructing judgments and reasoning in his native language. In order not to be discriminated against, he can therefore resort to the denial of his own culture and abandon his original identity to get rid of the stigma of being pointed out as different. In the process of liberation, however, we rediscover the history that the rulers preferred not to defer, above all so as not to have to answer to certain responsibilities. The oppressors have exploited the aesthetics of disappearance to continue in silence with a plan of expulsion and annihilation of minority cultures, resorting to genocide and violence, giving free rein to sterile nationalism. 

However, through dialogue, direct knowledge of minority cultures and their understanding it is possible to overcome the barriers of the past which are not only mental, but also physical. In fact, the ancestral territory and consequently the lives of the people who inhabit it are often threatened by the economic or political interests of one or more modern states. However, by believing in a plurinational state or by becoming a metaphor for the union between peoples beyond national borders, we can work towards the construction of a global citizenship. Everything is transformed if driven by the incessant curiosity towards life, oneself and Others.


Eleonora Nascimben